27 Mayıs
Darbesi’nde Vatan gazetesinin CHP
muhabiri olan ünlü yazar Hilmi Yavuz, Yassıada’da yaşananlara yer
vermediklerini, veremediklerini söylüyor. Darbenin yapılmasına ve DP’lilerin
tutuklanmasına sevinen Yavuz’un kırılma noktası ise idamdan sonra askerin
gönderdiği film ve fotoğraflar olmuş! Bir de Türkiye İşçi Partisi!
27 Mayıs döneminde Vatan gazetesinde
muhabirdiniz. O süreç nasıl başladı?
1957
Seçimleri’nden sonra Vatan gazetesinin CHP muhabiri oldum. CHP, 1957
Seçimleri’nden sonra şiddetli bir muhalefet yapıyordu. Benim işim de hayli
zordu. Demokrat Parti şiddetli bir muhalefete izin vermiyordu. Ahmet Emin
Yalman’ın Vatan gazetesi, muhalif bir gazeteydi. CHP’yi destekliyordu. Demokrat
Parti’yi eleştiren, Arizona’da ve Indiana’da gazeteleri önemli olan bir
gazetecinin Türkiye hakkında yazdığı bir yazıyı Vatan gazetesi çevirerek
yayınladı. Ahmet Emin Yalman -ki o zaman 70 yaşın üzerindeydi, yazı işleri
Selami Akpınar, mahkûm oldu. CHP’yi izlediğim için beni de CHP’li sanıyorlardı.
1958 yazında, Galata rıhtımında çıkan olaylarda, polis dövmekten tutukladılar
ve 15 gün Sultanahmet Cezaevi’nde kaldım.
57 Seçimleri, CHP için hayal
kırıklığı mıydı?
Hayal
kırıklığı olduğunu söylemek mümkün değil. CHP’nin bir iktidar olma iddiası
yoktu. 54 Seçimleri’nde DP’nin büyük başarısının etkisi, CHP üzerinde devam
ediyordu.
Neden sert muhalefet kararı aldılar?
Biraz da
DP’nin uygulamaları belirleyici rol oynadı bunda. Kırşehir’in ilçe yapılması -ki
o yıllarda 4 milletvekili çıkarıyordu, Osman Bölükbaşı’nın Millet Partisi kazanıyordu
seçimleri orada. Çoğunluk sistemi uygulamadıydı. Rakip parti sizden bir oy
fazla alsa bile, bütün milletvekillerini çıkarıyordu. Kırşehir’i bu nedenle
ilçe yaptılar. Yasalar, soruşturmalar, 1959’ta Meclis’in yargı görevini üstlenmesi,
Tahkikat Komisyonu’nun kurulması, DP’li üyelerden bazılarının Tahkikat
Komisyonu üyeliğine atanması ve bu komisyonun sorgulama hatta tutuklama yetkisinin
olması vs. gibi çok olay oldu
Tahkikat Komisyonu raporunda,
CHP’nin yalan haberler çıkarttığı ve hatta hükümetin Türk kızlarını ABD’lilere
peşkeş çektiği, ABD’lilerden kan alarak milletin kanına zerk ettiği, memleketin
en güzel yerini ABD’lilere sattığı şeklinde yalan haberler yaptırıldığı da yer
alıyor, o raporda.
Bunların
hiçbiri, benim ne gazeteci olarak ne de daha sonra CHP’lilerden edindiğim
bilgiler kadarıyla, doğru olmayan haberler. İlk defa sizden duyuyorum. Böyle
bir şey vuku bulmuş olsaydı, benim mutlaka haberim olurdu! Ben iyi bir
muhabirdim!
Orhan Birgit’in verdiği bir
röportajda, yüzlerce insanın öldürülüp kıyma makinesinde çekildiği gibi
yalanların dolaşıma sokulduğu, kendilerinin de bunun bir parçası oldukları
itirafı var?
Ertuğrul
Alatlı’nın yaptığı kıyma makineleri açıklaması, 27 Mayıs’tan sonradır ama.
CHP’nin hataları nelerdi, darbeye
giden yolda?
CHP, 27
yıllık, 1923-50 arası kesintisiz bir iktidar dönemi yaşadı. 1946 Seçimleri’nin
şaibeli olduğu biliniyor. Halkın, CHP’ye teveccüh göstermemesinin nedeni bana
göre buydu: “Biz 27 yıl bu adamları çektik.”
Bunda, dini ve dindarları problem
olarak görmesinin de etkisi var mıydı?
Doğrudur.
O dönemde CHP’de ciddi bir Said
Nursi takıntısı var. İnönü, Menderes’i, Said Nursi’yi himaye altına almakla
itham ediyor. İnönü’nün ve CHP’nin Said Nursi antipatisi nereden geliyordu?
İsmet
Paşa’nın 1958’den 1961’e kadar çok yakınında oldum. Onun derdi, Said Nursi’yle
değildi. Onun meselesi, “Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir. Bu devleti
bir din devleti haline getirmek isteyenler varsa, ben onlarla mücadele ederim.”idi..
O dönemki söylemleri çok sert, Said
Nursi ve talebelerine. Zaten görmedikleri zulüm ve hapislik kalmıyor.
Doğru. Ama
bu zulmün tarihi, 1923’ten başlıyor. Dolayısıyla meseleyi sadece DP’ye karşı
CHP’nin tavrına bağlamak yanlış olur.
Kışkırtıcı bir tarafı yok muydu
sizce? İnönü’nün “Şartlar olgunlaştığında ihtilal meşru olur.” demesi açık bir
çağrı değil miydi?
Doğru; ama
“DP, laikliği hiçe sayıyor. İhtilal vaciptir.”demek istemiyor İsmet Paşa. Genel
olarak DP’nin tavrından şikayetçi.
İsmet Paşa’nın askerle iş tutan
partililerden haberi yoktu!
Son iki yılı yakından izleyen bir
gazeteci olarak bu darbe sizce neden gerçekleşti?
Gaziantep’te
birtakım olaylar oluyor. Polis, vali; CHP’lilere tavır alıyor, tutuklanıyorlar.
Uşak’ta olaylar oluyor. İsmet Paşa, 1960 Nisan’ında Kayseri’ye giderken
Himmetdede İstasyonu’nda treni durduruluyor. Kayseri’ye gitmesine izin
verilmiyor. Ben meseleyi tarafsız gözle görmeye çalışıyorum. Bu meselede DP’nin
yaptıkları da etkili oldu.
CHP’ye nasıl bir eleştiri
getiriyorsunuz?
Politik
baskılar söz konusudur, tamam; ama özellikle son dönemde, bana kalırsa da İsmet
İnönü’ye rağmen, CHP’de bazı kişilerin askerlerle ilişki kurmuş olmalarıdır.
Kimler onlar?
9 Subay
Olayı’nın kimliklerinden biri emekli Kurmay Albay Cemal Yıldırım’dır. Kendisi, İstanbul’da CHP İl Yönetim Kurulu
üyesiydi. 9 Subay Olayı, Samet Kuşçu’nun ifadeleriyle açığa çıkmıştı. Ama açığa
çıkmayan birtakım ilişkiler de olabilir. Bazı CHP’li, eski subayların, ordudaki
bazı muvazzaf subaylarla, Faruk Güventürk vesaireyle temaslarda bulunduğu
öğrenilmişti. Bunun dışında benim somut bir haberim olmadı. Ama böyle bir şey
olmadı da demiyorum.
Yani CHP’liler darbe planlarına karışmıştı?
Böyle
söylenebilir; ama “Sizi ben bile kurtaramam.” sözünden yola çıkarak, İsmet
Paşa’nın da bu işin içinde olduğunu düşünenler gibi düşünmüyorum. İsmet Paşa
daima meşruiyetçi olmuştu. Darbe gibi herhangi bir işin içinde olması, tabiatı
itibariyle mümkün değildi.
Darbecilerle ilişki kuran CHP’liler
için bir şey yaptı mı? O suskunluk da bir destek sayılmaz mı?
Bir şey
söyleyeceğim, inanmayacaksınız! Kimse de inanmayacak! Benim kanaatime göre
İsmet Paşa’nın bu işlerden haberi yoktu.
Kendi partisinden haberi olmayan
birisi, Türkiye’ye nasıl hâkim olacaktı?
Kendi
partisine hâkim olamayan biri değil. Parti içinde çok alt düzeyde birtakım
insanlar, girişimlerde bulunabilir. Genel başkan bunların farkında olmayabilir.
Ha diyeceksiniz ki, bu kadar önemli bir konuyu sıradan bir mesele gibi okumak
doğru değil. Bunda da haklısınız.
Medya, darbeye zemin hazırladı
Darbe bekleniyor muydu?
İsmet
Paşa’nın “Sizi ben bile kurtaramam.” sözleri, ister istemez darbe
dedikodularını gündeme taşımış olabilir. Darbeden çok kısa süre önce söylemişti
bunu.
O dönemde CHP’ye destek veren önemli
bir medya gücü var. Sizce medyanın
darbeye ne tür etkileri oldu?
Medyanın
darbeye bir zemin oluşturduğu fikrine katılırım. Yapılan muhalefet, çok
acımasızdı. DP iktidarı ne kertede despotlaştı idiyse, CHP’nin muhalefeti de o
kertede sertleşmiş ve radikalleşmiştir. Bu etki-tepki meselesi. Tek taraflı bir
okumama yapılmamalı. Bu doğru değil.
İsmet Paşa, affedilmeleri için Cemal
Gürsel’e gitti
Yassıada Mahkemeleri başladığında
CHP’nin sesi yeterince çıkabildi mi, yapılan işkencelere, aşağılamalara?
Bu işte
İsmet Paşa’nın çok barıştırıcı bir rolü olmuştur; ama ordu içindeki, daha sonra
tasfiye edilen 14’ler gibi, Talat Aydemir gibi bazı radikal subaylara laf
geçiremedi. Nitekim daha sonra İsmet Paşa’ya bir darbe girişiminde bulundu,
Aydemir. Milli Birlik Komitesi’nin (MBK) oluşturulmasında İsmet Paşa’ya soru
sorulmamıştır. Yassıada Mahkemeleri konusunda İsmet Paşa’nın herhangi bir tavrı
olmadı.
Dik duramadı anlamında mı?
Hayır,
hayır. Karışmadı. “Ben yargının işine karışmam.” dedi. Ancak, Adnan Bey için
idam kararı verildiğinde, eşi Berrin Hanım, İsmet Paşa’yı ziyaret etti.
Kendisinden, Adnan Bey’in hayatının bağışlanması için girişimde bulunmasını
istemiştir. İsmet Paşa’nın “Ben karışmam.” dediği söylenir; ama bu yanlıştır.
Ben çok iyi biliyorum ki İsmet Paşa, Cemal Gürsel nezdinde, çünkü devlet
başkanının af salahiyeti vardı, Menderes’in affedilmesi için girişimde
bulunmuştur.
Cemal Gürsel ne diyor?
“Paşam ben
de istiyorum, ama MBK’daki bazı arkadaşlarımız ve komitenin dışındaki bazı
arkadaşlarımız , ki orada Talat’ı kast ediyor, bunu asla istemiyorlar.”
demiştir.
Türk seçmeni hakları elinden
alınınca reaksiyon veremiyor
Yassıada’daki işkenceleri konu
ettiniz mi, gazeteciler olarak?
Bir kere
Yassıada’ya girilmiyor. Gazeteciler ancak duruşmalar başladıktan sonra adaya
alınmaya başladı. O da belli saatlerde ve belli izinlerle girip
çıkabiliyordunuz.
Fısıltı gazetesi?
Yayılmış
olabilir; ama basın bunlara yer vermedi. Veremezdi de! Çünkü askeri bir yönetim
vardı ve başlarının derde girmesi istememişlerdir.
Milli Birlik Komitesi, gazete
sahiplerini toplayıp, ne yönde haberler yapacaklarını söylüyor. İçlerinde sizin
gazeteniz Vatan’ın sahibi Ahmet Emin Yalman da var?
Var,
doğrudur.
İdamların ardından medyada hava
değişti mi?
Hayır.
“Niye sessiz kaldık?” gibi bir
suçluluk duygusu da yok muydu?
Çok sonra
belki. Çok sonra.
Siz, darbenin bir şenlik olarak
algılandığını yazmıştınız. Bir toplumsal dayanağı da var mıydı öyleyse?
Hayır, bir
toplumsal dayanağı yok. Benim bu konuda bir tezim var. Türk seçmeni, kendisine
demokratik haklar tanındığı zaman en doğru seçimi yapmıştır. Ama bu haklar,
elinden alındığı zaman, reaksiyon vermemiştir ya da tam tersi reaksiyon vermiştir.
Adalet Partisi?
O zaman
demokratik haklar verilmişti ve bunu doğru kullandı. Ama elindeki haklar gasp
edildiği zaman sesini çıkarmamıştır.
Darbeye ve tutuklanmalarına sevindim
Adnan Menderes, asker hakkında fazla
mı iyimserdi sizce, özellikle de İttihatçı gelenekten gelen Celal Bayar’ın
uyarılarına rağmen?
Hayır,
değil. Aslında yanlış birtakım çıkışları da oldu. Bunlar kamuoyunda yanlı
biçimde okundu, itiraf etmeliyim. Mesela “Ben orduyu yedek subaylarla da idare
ederim.” demiştir. Bunun orduda infial oluşturmaması mümkün olabilir mi?
Celal Bayar?
Katı bir
İttihatçı. En küçük bir tavize yanaşmazdı. Yassıada Mahkemeleri’nde de öyleydi.
Nasıl bir hava vardı Yassıada
duruşmalarında?
Mahkeme
başkanı Salim Başol, çok ağır ve hakaretamiz konuşan bir adam. Bir kere
Başbakan’lık yapmış bir adama ‘sen’ diye hitap ediyor! Arada azarlıyor. “Bizi
mahkum edeceksiniz.” dediğinde de, “Bizi buraya tayin eden irade böyle
istiyor.” demiştir.
Bir gazeteci olarak, yargılanan
Demokrat Partililerin aileleriyle görüştünüz mü?
Hayır.
Neden görüşmediniz?
Görev
verilmedi herhalde!
Bunun yanlış olduğunu düşündünüz mü
ya da Hilmi Yavuz’un vicdani bir muhasebesi oldu mu?
Vicdani
muhasebem, Adnan Menderes idama edildikten sonra oldu. Gazetedeydim ve Ordu
Film Merkezi’nin çektiği film ve fotoğrafları gördüm. O fotoğraflar geldiğinde
yüreğim cız etti. Ben ciddi bir Adnan Menderes muhalifiydim; ama CHP’li
değildim.
Darbeye sevindiniz mi?
Sevindim.
Yalanı yok bunun!
Tutuklanmalarına sevindiniz mi?
Ona da
sevindim.
İdam edilmelerine?
Hayır. İdam
cezası verildiğinde, nasıl olsa affedilir dedim. Bugün, 53 yıl önce düşündüğüm
gibi düşünmüyorum.
Ne zaman farklı düşünmeye
başladınız?
1965’lerden
itibaren.
Ne değiştirdi sizi?
Beni
değiştiren zihniyet olarak, Türkiye’de sol oldu. Sol düşünceyi edinmenin insanı
dönüştürdüğüne inanıyorum. 1960’larda Türkiye İşçi Partisi kurulduktan sonra,
farklı zihinsel dönüşümler yaşandı. Bundan ben de etkilendim. Bununla birlikte
Milli Demokratik Devrimciler’in tavrı… Ulusalcı çizginin bugün almış olduğu
biçimden yana olsaydım, benim İlhan Selçuk’çu, askerci, baasçı olmam gerekirdi!
Askercilerin ve ulusalcıların üç önemli adamını, İlhan Selçuk, Mümtaz Soysal ve
Atila İlhan’ı, daha 90’lı yıllarda eleştirmeye başladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder