Tastamam eksik!

20 Haziran 2013 Perşembe

Oyun bitmiyor! İspanyol misyonerler Bosna'yı kuşattı

                                        Gorajde direnişinin önemli isimlerinden Nejat Kurtoviç


Batılı ülkelerin, üç yıl boyunca soykırımı izlediği Bosna-Hersek’te savaş sonrası misyonerlik faaliyetleri hızla sürüyor. Bu ülkeler içinde başı çeken ülke ise İspanya!


FATİH VURAL-SARAYBOSNA

Batılı devletlerin Bosna-Hersek üzerindeki oyunları, 1993-95 arasında yapılan soykırımın ardından tüm hızıyla devam ediyor. Savaşta, Boşnakların katledilmesini, soykırıma tabi tutulmasını yıllarca izleyen Batı ülkeleri, savaşın ardından misyonerlik faaliyetleri yürüterek mücadelelerini başka bir boyuta taşıdı. Bu ülkelerin başını ise İspanya çekiyor.

Sarajevo’da bir araya geldiğimiz; savaş boyunca, Gorajde’de verdiği kahramanca mücadeleyle tanınan komutanlardan Nejat Kurtoviç, savaştan sonra İspanyolların kesintisiz olarak her yıl 50 Boşnak çocuğu bir aylığına ülkelerine götürdüğünü belirtiyor. Kurtoviç, İspanya’nın misyonerlik faaliyetlerini şöyle anlatıyor: “Savaştan çıkmışsınız. Hiçbir şeyiniz yok. Ekonomik olarak zor durumdasınız. Adamlar gelip, ‘Sizin çocuklarınızı bir aylığına alacağız. Onları giydireceğiz. İspanya’yı gezdireceğiz. Para da vererek, geri getireceğiz.’ diyorlar. Orada bir ay kalıyorlar. Her çocuk orada bir aileye teslim ediliyor. Bir ailenin evinde kalıyor. Orada kiliseye götürülüyor. Domuz eti yediriyorlar. Çocukların hoşuna giden programlar yapıyorlar. Amaç o çocukları kendilerine çekmek. Çocuklar geri döndüklerinde de bu Hıristiyan aileler, irtibatı koparmayıp, çocuklara her ay mektupla 20-30 euro göndererek, ‘Sizi çok özledik.’ diyorlar. Özellikle de Facebook gibi sosyal medya ağlarında da iletişimlerini canlı tutuyorlar. İspanya’da ekonomik kriz olmasına rağmen, bu değişmedi.”

Gorajde’de bugün 24 tane misyoner dernek var. Müslüman sivil toplum kuruluşu sayısı ise sadece bir! “Biz bugüne kadar Gorajde’den bir grup çocuğu Türkiye’ye gönderemedik. İspanyollar ise şehre otobüsleriyle geliyor ve çocukları alıp götürüyor. Çocukları 9 yaşından itibaren alıyorlar. İlk aldıkları çocuklar, bugün 15-16 yaşına ulaştı.” diyor, Kurtoviç.


                                                                 Prof.Dr. Oya Akgönenç

“İki binli yılların başında İspanyolların faaliyetleri başladı”


Eski milletvekili olan Prof. Dr. Oya Akgönenç, Bosna Savaşı’nın hemen ardından, 1995-98 yılları arasında üç yıl Bosna’da, gönüllü akademisyenlik yapmış bir isim. Savaş sonrasında hızlanan misyonerlik faaliyetlerine bizzat tanık olduğunu belirten Akgönenç, şunları anlatıyor: “Avrupa, Bosna’daki Müslümanlara yardımcı olacağına, fırsatçı olarak yaklaştı. ‘Ne koparabilirsem!’ dedi. Misyonerlik olaylarını hızlandırdı. Tuzla 120 bin nüfuslu bir yer. 120’nin üzerinde misyoner grubu faaliyette. Evsiz, barksız, kocasız kalmış kadınlara yardım; annesi, babası ölmüş çocuklara koruma ve bakım sağlama vaatleriyle hareket ediyorlar. Bu çocukları alıp, koyu Hıristiyan ailelere veriyorlar. Onları tam bir Hıristiyan olarak yetiştiriyorlar. Bu, son derece yaygın. 1990’lı yıllarda, İsveç ve Norveç çok faaldi. İki binin başlarında İspanyollar devreye girdi.”


‘Kültürel değişim, gençlik kampları’ adı altında misyonerlik


14 Aralık 1995’te imzalanan Dayton Anlaşması’nın ardından, Boşnak çocukların evlat edinilemeyeceği yönünde kanun çıkarıldığını hatırlatan Oya Akgönenç, “O kanundan sonra metot değiştirdiler. Kültürel değişim programı adı altında hareket ettiler. AB’yi, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurmaya başladılar. Gençlik kampları kurdular. Gençler, Fransa’ya gider, para almadan bağbozumu için çalıştırılır, zihinlerine işbirliği fikri yerleştirilirdi. Böyle başladılar. Şimdi Bosna’da aynı şeyi uyguluyorlar. Gezinti, kültürel değişim, gençlik kampları gibi etkinliklerle, Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın değerlerini empoze ediyorlar. Kırmak istedikleri, bu çocukların İslami düşünce içinde olmasıdır.”


                                                                 Doç. Dr. Kutluk Özgüven

İspanyolca, en yaygın üçüncü yabancı dil oldu


Sarajevo’da yer alan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Dr. Kutluk Özgüven ise Bosna-Hersek’te giderek artan İspanya etkisine dikkat çekiyor: “İspanya’nın Saraybosna’da Büyükelçiliği’nin önemli bir ağırlığı var. Burada ayrıca bir de Cervantes Enstitüsü bulunuyor. İspanyolca filmler yıllarca Bosna’da bedavaya oynadı. İspanyolca, İngilizce ve Almancadan sonra en yaygın üçüncü dil. İspanyolca bilen yaygın bir nüfus var.”

Bosna-Hersek’te, Mostar’a bağlı Mecugorye’de, 1981 yılından bu yana her gün ‘Meryem Ana'nın görüldüğü’ söylentisi, zaman içinde burayı Hıristiyan alemi için bir hac bölgesi haline getirdi. Doç. Dr. Kutluk Özgüven de “Mecugorye, Katoliklerin hac yeri olma özelliği taşıyor. Balkanların ve Doğu Avrupa’nın hac yeri.” diyerek, ayrıntılandırıyor bu bilgiyi ve ekliyor: “İspanyollarca kurulmuş olan Katolik örgüt Opus Dei, savaş döneminde Hırvatlara açık destek verdi. Misyonerlik, Bosna-Hersek’te oldukça etkili. Arnavutluk’ta da ciddi bir etkileri var. Bu bölgelerde Katolik organizasyonlar ve yetimhaneler kuruyorlar.” Özgüven’in sözüne ettiği yetimhanelerde, özellikle de savaş sırasında, Sırp ve Hırvat askerler tarafından tecavüze uğrayan Boşnak kadınların doğurmak zorunda kaldıkları çocukların bulunduğunu belirtelim.


KUTU KUTU KUTU

Prof. Dr. Oya Akgönenç: “Nefretleri, Bosna’nın Müslüman olmasına gidiyor”

“Yugoslavya, ‘Güney Slavlar birliği’ demektir, Slavcada. Boşnaklar, Slav değildir. Rus kökenli değildir. Dalmaçya kıyılarının özel insanlarıdır. Boşnaklar o bölgenin yerli halkıdır. İkinci bir ayrılık, Slavların bir kısmı,  Bizans’tan esinlenen Rus Ortodoks kilisesine bağlıdır, bir kısmı da Katolik’tir. Katolik Hırvatlar, İtalya’ya yakındır. 1. ve 2. Dünya Savaşı’nda Katolik ülkeler hep Hırvatlar yardım etmişlerdir. Sırplara da İngilizler arka çıkmıştır. Boşnak grubu, ne Ortodoks ne de Katolik olmadı. İslam’dan önce Bogomil adında bir dinleri vardı. Bu din, İslam’a inanılmaz yakın. Günde üç defa dua ederlerdi, kiliselerinde hiçbir tasvir bulunmazdı. Bembeyaz boyanmış bir bina içinde dua ederlerdi. 1300’lü yıllarda İslam’la tanışınca, topyekûn İslam’ı kabul ettiler, kimsenin baskısı olmadan. Alışık oldukları dine çok yakındı da. Öbür taraf bunu hiçbir zaman kabul edemedi. Hazmedemedi. Esas kavga buradan çıktı.”


KUTU KUTU KUTU:

Nejat Kurtoviç: “Eski Yugoslavya'nın propagandasına başladılar”

“Misyonerlik faaliyetlerinin yanında, toplumsal propaganda da yürütülüyor. Çok sayıda kanalda, birlikte yaşamayı teşvik eden çok sayıda projeye yer veriliyor ve bunlara büyük paralar aktarılıyor. Şu anda bütün TV’lerde 2. Dünya Savaşı’ndaki filmleri gösteriyorlar. ‘Bizim ortak düşmanımız Almanlar, yeniden ortak Yugoslavya’yı kuralım.’ mesajı veren filmler gösteriyorlar. Burada yaşayan komünistlerin de planı bu. Burada bir komünist partisi var. Boşnakların yüzde 10’u, Hırvatların yüzde 20-25’i, Sırpların önemli bölümü destek veriyor. Bu parti başta eski Yugoslavya’nın kurulmasını istiyor. Bosna Savaşı, tamamen bir projeydi. AB, Sırplara ve Hırvatlara bir yeşil ışık yaktı. ‘Clinton’ın Konuşmaları’ adlı kitapta da bu var. AB, burada Müslüman bir devlet istemiyor. Onun için etnik temizleme yapıldı. Bir protesto olayı görmeyiverin, ‘Birlikte yaşayalım’ diye eski Yugoslavya bayrakları açıyorlar. Ama bunun arka planında Boşnakları elemine etme ve eritme çabası var. Bizim buna karşı koyabilecek fazla gücümüz yok.”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder