Gorajde direnişinin önemli isimlerinden Nejat Kurtoviç
Batılı
ülkelerin, üç yıl boyunca soykırımı izlediği Bosna-Hersek’te savaş sonrası
misyonerlik faaliyetleri hızla sürüyor. Bu ülkeler içinde başı çeken ülke ise
İspanya!
FATİH VURAL-SARAYBOSNA
Batılı
devletlerin Bosna-Hersek üzerindeki oyunları, 1993-95 arasında yapılan soykırımın
ardından tüm hızıyla devam ediyor. Savaşta, Boşnakların katledilmesini,
soykırıma tabi tutulmasını yıllarca izleyen Batı ülkeleri, savaşın ardından
misyonerlik faaliyetleri yürüterek mücadelelerini başka bir boyuta taşıdı. Bu
ülkelerin başını ise İspanya çekiyor.
Sarajevo’da
bir araya geldiğimiz; savaş boyunca, Gorajde’de verdiği kahramanca mücadeleyle
tanınan komutanlardan Nejat Kurtoviç, savaştan sonra İspanyolların kesintisiz
olarak her yıl 50 Boşnak çocuğu bir aylığına ülkelerine götürdüğünü belirtiyor.
Kurtoviç, İspanya’nın misyonerlik faaliyetlerini şöyle anlatıyor: “Savaştan
çıkmışsınız. Hiçbir şeyiniz yok. Ekonomik olarak zor durumdasınız. Adamlar
gelip, ‘Sizin çocuklarınızı bir aylığına alacağız. Onları giydireceğiz.
İspanya’yı gezdireceğiz. Para da vererek, geri getireceğiz.’ diyorlar. Orada
bir ay kalıyorlar. Her çocuk orada bir aileye teslim ediliyor. Bir ailenin
evinde kalıyor. Orada kiliseye götürülüyor. Domuz eti yediriyorlar. Çocukların
hoşuna giden programlar yapıyorlar. Amaç o çocukları kendilerine çekmek.
Çocuklar geri döndüklerinde de bu Hıristiyan aileler, irtibatı koparmayıp,
çocuklara her ay mektupla 20-30 euro göndererek, ‘Sizi çok özledik.’ diyorlar.
Özellikle de Facebook gibi sosyal medya ağlarında da iletişimlerini canlı
tutuyorlar. İspanya’da ekonomik kriz olmasına rağmen, bu değişmedi.”
Gorajde’de
bugün 24 tane misyoner dernek var. Müslüman sivil toplum kuruluşu sayısı ise
sadece bir! “Biz bugüne kadar Gorajde’den bir grup çocuğu Türkiye’ye
gönderemedik. İspanyollar ise şehre otobüsleriyle geliyor ve çocukları alıp
götürüyor. Çocukları 9 yaşından itibaren alıyorlar. İlk aldıkları çocuklar,
bugün 15-16 yaşına ulaştı.” diyor, Kurtoviç.
Prof.Dr. Oya Akgönenç
“İki binli yılların başında
İspanyolların faaliyetleri başladı”
Eski
milletvekili olan Prof. Dr. Oya Akgönenç, Bosna Savaşı’nın hemen ardından,
1995-98 yılları arasında üç yıl Bosna’da, gönüllü akademisyenlik yapmış bir
isim. Savaş sonrasında hızlanan misyonerlik faaliyetlerine bizzat tanık
olduğunu belirten Akgönenç, şunları anlatıyor: “Avrupa, Bosna’daki Müslümanlara
yardımcı olacağına, fırsatçı olarak yaklaştı. ‘Ne koparabilirsem!’ dedi.
Misyonerlik olaylarını hızlandırdı. Tuzla 120 bin nüfuslu bir yer. 120’nin
üzerinde misyoner grubu faaliyette. Evsiz, barksız, kocasız kalmış kadınlara
yardım; annesi, babası ölmüş çocuklara koruma ve bakım sağlama vaatleriyle
hareket ediyorlar. Bu çocukları alıp, koyu Hıristiyan ailelere veriyorlar.
Onları tam bir Hıristiyan olarak yetiştiriyorlar. Bu, son derece yaygın.
1990’lı yıllarda, İsveç ve Norveç çok faaldi. İki binin başlarında İspanyollar
devreye girdi.”
‘Kültürel değişim, gençlik kampları’
adı altında misyonerlik
14 Aralık
1995’te imzalanan Dayton Anlaşması’nın ardından, Boşnak çocukların evlat
edinilemeyeceği yönünde kanun çıkarıldığını hatırlatan Oya Akgönenç, “O
kanundan sonra metot değiştirdiler. Kültürel değişim programı adı altında
hareket ettiler. AB’yi, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurmaya başladılar. Gençlik
kampları kurdular. Gençler, Fransa’ya gider, para almadan bağbozumu için
çalıştırılır, zihinlerine işbirliği fikri yerleştirilirdi. Böyle başladılar.
Şimdi Bosna’da aynı şeyi uyguluyorlar. Gezinti, kültürel değişim, gençlik
kampları gibi etkinliklerle, Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın değerlerini empoze
ediyorlar. Kırmak istedikleri, bu çocukların İslami düşünce içinde olmasıdır.”
Doç. Dr. Kutluk Özgüven
İspanyolca, en yaygın üçüncü yabancı
dil oldu
Sarajevo’da
yer alan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Dr. Kutluk
Özgüven ise Bosna-Hersek’te giderek artan İspanya etkisine dikkat çekiyor:
“İspanya’nın Saraybosna’da Büyükelçiliği’nin önemli bir ağırlığı var. Burada
ayrıca bir de Cervantes Enstitüsü bulunuyor. İspanyolca filmler yıllarca
Bosna’da bedavaya oynadı. İspanyolca, İngilizce ve Almancadan sonra en yaygın
üçüncü dil. İspanyolca bilen yaygın bir nüfus var.”
Bosna-Hersek’te,
Mostar’a bağlı Mecugorye’de, 1981 yılından bu yana her gün ‘Meryem Ana'nın
görüldüğü’ söylentisi, zaman içinde burayı Hıristiyan alemi için bir hac
bölgesi haline getirdi. Doç. Dr. Kutluk Özgüven de “Mecugorye, Katoliklerin
hac yeri olma özelliği taşıyor. Balkanların ve Doğu Avrupa’nın hac yeri.”
diyerek, ayrıntılandırıyor bu bilgiyi ve ekliyor: “İspanyollarca kurulmuş olan
Katolik örgüt Opus Dei, savaş döneminde Hırvatlara açık destek verdi.
Misyonerlik, Bosna-Hersek’te oldukça etkili. Arnavutluk’ta da ciddi bir
etkileri var. Bu bölgelerde Katolik organizasyonlar ve yetimhaneler kuruyorlar.”
Özgüven’in sözüne ettiği yetimhanelerde, özellikle de savaş sırasında, Sırp ve
Hırvat askerler tarafından tecavüze uğrayan Boşnak kadınların doğurmak zorunda
kaldıkları çocukların bulunduğunu belirtelim.
KUTU KUTU KUTU
Prof. Dr. Oya Akgönenç: “Nefretleri,
Bosna’nın Müslüman olmasına gidiyor”
“Yugoslavya,
‘Güney Slavlar birliği’ demektir, Slavcada. Boşnaklar, Slav değildir. Rus
kökenli değildir. Dalmaçya kıyılarının özel insanlarıdır. Boşnaklar o bölgenin
yerli halkıdır. İkinci bir ayrılık, Slavların bir kısmı, Bizans’tan esinlenen Rus Ortodoks kilisesine
bağlıdır, bir kısmı da Katolik’tir. Katolik Hırvatlar, İtalya’ya yakındır. 1.
ve 2. Dünya Savaşı’nda Katolik ülkeler hep Hırvatlar yardım etmişlerdir.
Sırplara da İngilizler arka çıkmıştır. Boşnak grubu, ne Ortodoks ne de Katolik
olmadı. İslam’dan önce Bogomil adında bir dinleri vardı. Bu din, İslam’a
inanılmaz yakın. Günde üç defa dua ederlerdi, kiliselerinde hiçbir tasvir
bulunmazdı. Bembeyaz boyanmış bir bina içinde dua ederlerdi. 1300’lü yıllarda
İslam’la tanışınca, topyekûn İslam’ı kabul ettiler, kimsenin baskısı olmadan.
Alışık oldukları dine çok yakındı da. Öbür taraf bunu hiçbir zaman kabul
edemedi. Hazmedemedi. Esas kavga buradan çıktı.”
KUTU KUTU
KUTU:
Nejat Kurtoviç: “Eski Yugoslavya'nın propagandasına başladılar”
“Misyonerlik
faaliyetlerinin yanında, toplumsal propaganda da yürütülüyor. Çok sayıda
kanalda, birlikte yaşamayı teşvik eden çok sayıda projeye yer veriliyor ve
bunlara büyük paralar aktarılıyor. Şu anda bütün TV’lerde 2. Dünya Savaşı’ndaki
filmleri gösteriyorlar. ‘Bizim ortak düşmanımız Almanlar, yeniden ortak
Yugoslavya’yı kuralım.’ mesajı veren filmler gösteriyorlar. Burada yaşayan
komünistlerin de planı bu. Burada bir komünist partisi var. Boşnakların yüzde
10’u, Hırvatların yüzde 20-25’i, Sırpların önemli bölümü destek veriyor. Bu
parti başta eski Yugoslavya’nın kurulmasını istiyor. Bosna Savaşı, tamamen bir
projeydi. AB, Sırplara ve Hırvatlara bir yeşil ışık yaktı. ‘Clinton’ın
Konuşmaları’ adlı kitapta da bu var. AB, burada Müslüman bir devlet istemiyor. Onun
için etnik temizleme yapıldı. Bir protesto olayı görmeyiverin, ‘Birlikte
yaşayalım’ diye eski Yugoslavya bayrakları açıyorlar. Ama bunun arka planında
Boşnakları elemine etme ve eritme çabası var. Bizim buna karşı koyabilecek
fazla gücümüz yok.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder