Yelken dünyasının Formula 1'i sayılan Extreme Sailing Series'in ilk ayağı Umman'ın başkenti Maskat'ta geçildi. Olan bitene seyirci kalmayıp yarışın bir parçası olduk. Islak ıslak gördük ki zahmeti ne olursa olsun, su üstünde rüzgârla yarışmak anlatılmaz, yaşanır!
Umman'la ilgili izlenimlerimizi geçtiğimiz hafta anlatmıştık. Bu seyahatin esbab-ı mucibesi ise yelken dünyasının en heyecanlı organizasyonlarından birisi olan Extreme Sailing Series 2012'nin ilk ayağıydı. Extreme Sailing, yelken dünyasının -adı üzerinde- en heyecanlı ve zor yarışlarının başında geliyor. Onun da üzerinde America's Cup var. Yelkenli botları ise aynı. Bunlara 'Extreme 40' adı veriliyor. Extreme 40, yelken dünyasında en büyük ve en hızlı olanı. Olimpik yelkenler içinde 'tornado' kategorisinde yer alıyor. Bu yelkenlide amaç çabuk ve azami hıza ulaşmak olduğundan, yapımında da hafif malzemeler kullanılıyor. Kızak şeklindeki iki tarafı, fiber karbondan üretiliyor. Ortadaysa germe ve sert plastikten yapılmış, altı boş bir petek var. Bu kadar hafif yelkenli botlar rüzgârın hızını ikiye katlayabiliyor.
Extreme 40, dikdörtgen biçiminde suya oturuyor. Ancak rüzgârın ani hareketlerini avantaja çevirerek hızlanabilmek için kızaklardan birisi havalanabiliyor. Bu hız kazandırsa da, maharet öyle bir anda dengeyi koruyabilmek. Böyle bir durumda mürettebat hızla kalkan kızağın üzerine oturuyor. Aksi halde devrilmek işten değil!
Bu yelkenlilerin dört kişilik mürettebatı var. Takımın kaptanlığını 'skipper' denilen dümenci yürütüyor. Dümeni tutmaktan izlenecek rotaya kadar en kritik kararları o vermek zorunda. 'Bowman' ise yelkenli botun baş kısmında duruyor. Balon açma, kavança atma -ki bu rüzgâr altında yapılan ani dönüş anlamına geliyor-, yarış hattını izleme, baş taraftaki yelkenlerin değiştirilmesi ve direğe çıkmak 'bowman'in görevi. İşi oldukça zor çünkü en fazla cesaret isteyen rol bu. Mürettebatta geriye kalan iki kişiyse 'trimmer'lardan oluşuyor. Bunlardan biri dümende görev yapıyor, orijinal adıyla 'mainsheet trimer'. Onun görevi en büyük yelkeni kontrol edip, olabildiğince hız kazandırmak. 'Headsail trimmer' ise 'flok' adı verilen küçük yelkenden sorumlu. Dengeyi sağlamak ve hızın artırılması için çaba vermek zorunda.
Dünyada birinci, Umman'da altıncı
Yelkenin Formula 1'i sayılan Extreme Sailing'in 2012 sezonunun ilk ayağı, üç günlük zorlu yarışlara sahne oldu. 8 takımın katıldığı yarışların kâğıt üzerindeki favorisi, tamamı Fransızlardan oluşan Groupe Edmond de Rothschild'dı. Fransızlar üç günlük süre içinde başarılı bir performans sergileseler de hesaba Umman'ın daha doğrusu başkent Maskat'ın iki takımını, Umman Air'i ve The Wave Muscat'ı katmamışlardı. Oman Air, genel toplamda 165 puan alarak zafere ulaşırken, The Wave Muscat, 159 puanla podyumun bir alt basamağındaki yerini aldı. Bir yarışta galip gelenin 8 puan aldığını, final yarışının da çifte puanlı olduğunu söylersek, aradaki farkın çok az olduğu aşikâr. Yarışla ilgili hangi gazeteciyle görüşsek neredeyse favori gösterdiği Groupe Edmond de Rothschild ise 155 puanla üçüncü olsa da, iddiasından bir şey kaybetmediğini gösterdi.
Extreme Sailing'de Umman'ın bu başarısının yelkene yapılan maddî yatırımların yanında altyapı da unutmamak gerekiyor. Ülkeyi temsil eden iki takımın da mürettebatlarında Batılı sporcular hakim. Ancak iki takımın 'bowman'i de Ummanlı. Birinci olan Oman Air'in bowman'i Nasır El Maşhar'ın popülaritesi inanılmaz. The Wave Muscat'ın 'bowman'i Haşim el-Raşid ise 'yarışmadaki en genç sporcu olmanın yanında, sempatikliğiyle de beğeni topladı. Podyumdan indikten sonra ayak üzeri sohbetimizde, bu adımı ilk atanlardan birisi olduğunu ve çok çalıştığını söylüyor. Kazandıkları başarıda, bireysel çalışmanın yanında Umman'da yelkene gösterilen ilginin de etkili olduğunu anlatıyor. Gerçekten de öyle... Yarışların yapıldığı kıyıyı izleyen hatta, küçük Ummanlıların optimist yelkenleriyle o sıcak sularda nasıl antrenman yaptıklarını görünce, bu sporda gelecekte büyük zaferler kazanacaklarını kestirmek zor değil. Garip; ama şubat sonunda 30 derece sıcağa ve ılık suya rağmen denize gireni hiç yok!
Yarışların önemli isimlerinden biri de Fransız Zoulou takımının dümencisi Loick Peyron'du. Ekibi sekiz takım arasından altıncı sırada gelse de, 7 Ocak'ta dünyayı teknesiyle en kısa zamanda dolaşan kişi oldu Peyron. 45 gün, 13 saat, 42 dakika zamanla dünyayı dönen Fransız sporcu, rekoru da üç gün indirmeyi başararak Jules Verne Ödülü'nü kazanmıştı.
7 Haziran'da İstanbul'da yarış var
Umman'da 3 gün süren Extreme Sailing yarışları, şehrin zenginlerinin yoğunlaştığı 'Yeni Maskat' denilen bölgenin sahilinde çeşitli güzelliklere de sahne oldu. Uluslararası bir spor köyü haline gelen bölgede, yarışlardan arta kalan zamanlarda dünya medyasında 'yatçılık muhabiri' olarak görev yapanlarla yaptığımız sohbetlerden çok şey öğrendik. Sadece böyle bir gazetecilik alanının olması, ülkemizde esamesi okunmayan bir spor dalı için elbette şaşırtıcı. İstanbul'dan geldiğimizi söylediğimizde, geçtiğimiz sene İstanbul'da yapılan yarışları hiç unutamadıklarını anlatıyorlar. İstanbul'dan çok etkilenmişler. Özellikle de tarihinden ve yemeklerinden. Testi kırılarak ikram edilen tas kebabı başta... 7-10 Haziran arasında yapılacak İstanbul ayağını iple çekiyorlar. Unutmadan söyleyelim, İstanbul'dan önce 17-20 Nisan tarihleri arasında Çin'in Qingdao kentinde yapılacak yarışlar var. Sekiz ayaklı yarışa son nokta ise 29 Kasım- 2 Aralık tarihleri arasında Brezilya'da yapılacak yarışlarla nokta konulacak.
Extreme 40, dikdörtgen biçiminde suya oturuyor. Ancak rüzgârın ani hareketlerini avantaja çevirerek hızlanabilmek için kızaklardan birisi havalanabiliyor. Bu hız kazandırsa da, maharet öyle bir anda dengeyi koruyabilmek. Böyle bir durumda mürettebat hızla kalkan kızağın üzerine oturuyor. Aksi halde devrilmek işten değil!
Bu yelkenlilerin dört kişilik mürettebatı var. Takımın kaptanlığını 'skipper' denilen dümenci yürütüyor. Dümeni tutmaktan izlenecek rotaya kadar en kritik kararları o vermek zorunda. 'Bowman' ise yelkenli botun baş kısmında duruyor. Balon açma, kavança atma -ki bu rüzgâr altında yapılan ani dönüş anlamına geliyor-, yarış hattını izleme, baş taraftaki yelkenlerin değiştirilmesi ve direğe çıkmak 'bowman'in görevi. İşi oldukça zor çünkü en fazla cesaret isteyen rol bu. Mürettebatta geriye kalan iki kişiyse 'trimmer'lardan oluşuyor. Bunlardan biri dümende görev yapıyor, orijinal adıyla 'mainsheet trimer'. Onun görevi en büyük yelkeni kontrol edip, olabildiğince hız kazandırmak. 'Headsail trimmer' ise 'flok' adı verilen küçük yelkenden sorumlu. Dengeyi sağlamak ve hızın artırılması için çaba vermek zorunda.
Dünyada birinci, Umman'da altıncı
Yelkenin Formula 1'i sayılan Extreme Sailing'in 2012 sezonunun ilk ayağı, üç günlük zorlu yarışlara sahne oldu. 8 takımın katıldığı yarışların kâğıt üzerindeki favorisi, tamamı Fransızlardan oluşan Groupe Edmond de Rothschild'dı. Fransızlar üç günlük süre içinde başarılı bir performans sergileseler de hesaba Umman'ın daha doğrusu başkent Maskat'ın iki takımını, Umman Air'i ve The Wave Muscat'ı katmamışlardı. Oman Air, genel toplamda 165 puan alarak zafere ulaşırken, The Wave Muscat, 159 puanla podyumun bir alt basamağındaki yerini aldı. Bir yarışta galip gelenin 8 puan aldığını, final yarışının da çifte puanlı olduğunu söylersek, aradaki farkın çok az olduğu aşikâr. Yarışla ilgili hangi gazeteciyle görüşsek neredeyse favori gösterdiği Groupe Edmond de Rothschild ise 155 puanla üçüncü olsa da, iddiasından bir şey kaybetmediğini gösterdi.
Extreme Sailing'de Umman'ın bu başarısının yelkene yapılan maddî yatırımların yanında altyapı da unutmamak gerekiyor. Ülkeyi temsil eden iki takımın da mürettebatlarında Batılı sporcular hakim. Ancak iki takımın 'bowman'i de Ummanlı. Birinci olan Oman Air'in bowman'i Nasır El Maşhar'ın popülaritesi inanılmaz. The Wave Muscat'ın 'bowman'i Haşim el-Raşid ise 'yarışmadaki en genç sporcu olmanın yanında, sempatikliğiyle de beğeni topladı. Podyumdan indikten sonra ayak üzeri sohbetimizde, bu adımı ilk atanlardan birisi olduğunu ve çok çalıştığını söylüyor. Kazandıkları başarıda, bireysel çalışmanın yanında Umman'da yelkene gösterilen ilginin de etkili olduğunu anlatıyor. Gerçekten de öyle... Yarışların yapıldığı kıyıyı izleyen hatta, küçük Ummanlıların optimist yelkenleriyle o sıcak sularda nasıl antrenman yaptıklarını görünce, bu sporda gelecekte büyük zaferler kazanacaklarını kestirmek zor değil. Garip; ama şubat sonunda 30 derece sıcağa ve ılık suya rağmen denize gireni hiç yok!
Yarışların önemli isimlerinden biri de Fransız Zoulou takımının dümencisi Loick Peyron'du. Ekibi sekiz takım arasından altıncı sırada gelse de, 7 Ocak'ta dünyayı teknesiyle en kısa zamanda dolaşan kişi oldu Peyron. 45 gün, 13 saat, 42 dakika zamanla dünyayı dönen Fransız sporcu, rekoru da üç gün indirmeyi başararak Jules Verne Ödülü'nü kazanmıştı.
7 Haziran'da İstanbul'da yarış var
Umman'da 3 gün süren Extreme Sailing yarışları, şehrin zenginlerinin yoğunlaştığı 'Yeni Maskat' denilen bölgenin sahilinde çeşitli güzelliklere de sahne oldu. Uluslararası bir spor köyü haline gelen bölgede, yarışlardan arta kalan zamanlarda dünya medyasında 'yatçılık muhabiri' olarak görev yapanlarla yaptığımız sohbetlerden çok şey öğrendik. Sadece böyle bir gazetecilik alanının olması, ülkemizde esamesi okunmayan bir spor dalı için elbette şaşırtıcı. İstanbul'dan geldiğimizi söylediğimizde, geçtiğimiz sene İstanbul'da yapılan yarışları hiç unutamadıklarını anlatıyorlar. İstanbul'dan çok etkilenmişler. Özellikle de tarihinden ve yemeklerinden. Testi kırılarak ikram edilen tas kebabı başta... 7-10 Haziran arasında yapılacak İstanbul ayağını iple çekiyorlar. Unutmadan söyleyelim, İstanbul'dan önce 17-20 Nisan tarihleri arasında Çin'in Qingdao kentinde yapılacak yarışlar var. Sekiz ayaklı yarışa son nokta ise 29 Kasım- 2 Aralık tarihleri arasında Brezilya'da yapılacak yarışlarla nokta konulacak.
İlk gün yorgunluğu, ikinci gün rüzgârı bahane ederken, üçüncü gün yarışın bir parçası olarak bulduk kendimizi. Adı 'extreme' olunca, heyecansız olur mu? Hız, rüzgâr ve su birleşince adrenalin de artıyor. The Wave Muscat'ın beşinci elemanı olarak biniyorum yelkenliye. Yarışın dördüncü turu... Türkiye'den giderken, İsviçrelilerin Allinghi takımıyla yarışmamızı öneriyorlardı. Ancak Allinghi kelimenin tam anlamıyla dökülüyor Maskat'ta. Zirveye oynayan bir Umman takımıyla yarışmak daha çekici geliyor. Bir sürat motoruyla tekneye bırakılıyorum. Profesyonel bir takımda bana sadece olanı biteni izlemek kalıyor. Germe peteğin üzerine uzanıyorum ki, başım yelken direklerine çarpmasın. Şiddetli bir çarpmayla kaskın da yetersiz gelebileceğini anlatıyor Haşim el-Raşid. Yanımda ölçüm mekanizmaları var ama bilmediğimden anlamsızca bakıyorum.
Başlarda yavaşça süzülerek gidiyoruz, çok geçmeden pupa yelken... Rüzgârın doldurduğu yelkenlerle hızımız artıyor. Ortalık hareketleniyor. Sürekli yer değiştirmeler başlıyor. Tüm bu keşmekeşi, elime aldığım fotoğraf makinesi ve video kamerayla görüntülemeye çalışıyorum sabitliğimle. Yelken neredeyse uçacak hale geliyor ki, deniz de yaptığı dalgayla sırılsıklam oluyorum. Peteklerin boşlukları arasından parmaklarımı geçirmesem, uçacağımı biliyorum. Rüzgâr coşuyor... Bir ara önümüzdeki rakibimize değecek gibi oluyoruz, takımım son anda diskalifiye olmaktan yırtıyor! Müthiş bir enerji gerektirdiğini fark ediyorum. Portakal suları, enerji içecekleri havada uçuşuyor.
Havalı korna sesiyle, birinci olamadığımızı anlıyorum. Zafer bizim olsaydı, patlayan silahın sesiyle irkilecektim. Kaçıncı olduğumuzu bile bilmiyorum. Sürat teknesine binerken, takım arkadaşlarıma teşekkür ederek veda ediyorum. O andan itibaren The Wave Muscat'ın fanatik bir taraftarı oldum. Sürat teknesinde, dans eden yelkenlileri gözlüyorum, epey süre su üstünde kalıp. Her biri süzülen kuğulara benziyor yüksek boylarıyla. Karaya ayak basıp hakem noktasına gittiğimde üçüncü olduğumuzu öğreniyorum. Hiç fena değil! Yarışlar bitip de podyuma çıkma zamanı geldiğinde, takımımın Maskat ayağını ikinci tamamladığını görünce, sevincim bir kat daha artıyor. Sempatik ve güleryüzlü bir ekiple yarışmak da cabası...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder