Spor gazeteciliğinde önemli işlere imza atan Behram Kılıç, 'İstanbul'un 100 Spor Olayı' ile yüzümüzü şehrin tarihine ve spora döndürüyor. Kitap, parmak ısırtacak kadar şaşırtan hikâyelere sahip. Eva Peron'dan II.Mahmut'a kadar onlarca tarihi karakter bu hikâyelerde.
****
Kitaplar, elimize verilmiş ve hiç bilmediğimiz haritalar gibidir. Adını duymadığımız coğrafyaları, denizleri kağıt üzerinde gördüğümüz anda, kurduğumuz hayalin peşine düşerek o coğrafyalarda buluruz kendimizi. Yalnızca mekânlar mı? Kitaplar, bilmediğimiz bir tarih galerisinin de ortasına bırakır bizi. Tanımadığımız hayatlara, yaşanmışlıklara ortak eder. Tüm bildiklerimizi unutur, bir okyanusun derinliğine iter; ezber ederiz yeniden, öğrendiklerimizi. Konu İstanbul da olursa, tarihin adeta kat kat, üst üste bindiği bir şehrin büyüsünde, bir kapıdan çıkıp diğerine girercesine dolaşırız zamanda. Girip çıktığımızın hiç farkında olmadan...
Behram Kılıç'ın 'İstanbul'un 100 Spor Olayı' adlı kitabı da bu duygular içine itiveriyor, insanı. Üstelik daha kitabın başında... Bugün Ayasofya civarında yer alan, eski Hipodrom Meydanı'nı ve burada yapılan araba yarışlarını Kılıç'ın kitabında bir kez daha okurken; bir dönemin, zamanın silgisiyle silinse de izlerinin kaldığını hissediyoruz. 190 yılında yapımına başlanan Hipodrom Meydanı, 320'li yıllarda tamamlanmış. 80 bin seyirci kapasiteli meydanda, yarışlar dörder atla koşulurken; dünyanın ilk spor kulüpleri olan Maviler, Yeşiller, Beyazlar ve Kırmızılar'ın rekabeti büyük ses getiriyormuş. İstanbul'un renkliliğine ne güzel bir örnek...
İstanbul'un en bilinen semtlerinden biri olan Okmeydanı'nın isminin nereden geldiğini az buçuk tahmin ediyorsunuzdur. Ya hikâyesi? Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethi sırasında otağını ve karargâhını Okmeydanı'na kurar. Bu yeri, daha sonra Meydan-ı Tir Endazen yani Okçular Meydanı olarak vakfeder. Okmeydanı'nın itibarı, II. Mahmut'a kadar uzanır. Padişah, ok atmadaki hünerini, Türk okçuluk tarihinin en iyi on derecesinden birini yapmaya kadar taşır. Sultan II. Bayezid, bugünün federasyonu sayılabilecek Okçular Tekkesi'ni kurdurur, burada. Bugünse ne meydandaki cami var, ne namazgâh, ne de kütüphane... Okçuluğu hiç saymayalım bile... Dönemin menzil taşlarının, şimdi evlerde anten direği ya da mezar taşı olarak kullanıldığını görünce, insan 'anakronizm'in ne demek olduğunu anlıyor, bir kez daha.
Golf, Türkiye'de 'elit' bir spor olarak algılanır. Ancak golfun bu topraklara girişinin, 1895 tarihinde olması şaşırtıyor insanı. Avrupa'nın en eski dördüncü golf kulübü olan Constantinapole Golf Club, 1923'e kadar varlığını sürdürmüş.
İstanbul, bisiklet sporuyla ise 1889 yılında, Amerikalı Thomas Stones sayesinde tanışmış. İstanbul'dan Erzurum'u kadar pedal basan Stones'un ardından, şehirdeki ilk bisiklet yarışı 1895'te, Tarabya'da yapılmış.
Sarı-lacivertli Galatasaray
Futbol, Osmanlı topraklarında ilk kez 1890 senesinde, İzmir Bornova'da oynandı. Bugünün en popüler ve 'en paralı' sporu, dört sene sonra İstanbul' ayak basabiliyor! İstanbul'un ilk futbol kulübü olan Kadıköy Football Association ise James La Fontaine ve arkadaşları tarafından 1897'de kurulur. Türkler ise o yıllarda, biraz da baskı yüzünden futbola uzaktır. 1899'da Deniz Harp Okulu'nda öğrenci olan Fuat Hüsnü Kayacan ile arkadaşı, Hariciye mensubu Reşat Danyal Bey bir futbol takımı kurarlar. Baskılar nedeniyle kendilerini gizlemek için Black Stockings 'Siyah Çoraplılar' adını verirler, takımlarına. 26 Mayıs 1901'de Papazın Çayırı'nda bir Rum takımına 5-1 yenildikleri sırada, jurnalci Ali Şamil'in hafiyeleri basar sahayı. Tek golü atan Fuad Hüsnü, babası Amiral Hüsnü Paşa sayesinde yırtar! Reşat Danyal Bey'in akıbeti ise Tahran Sefareti'ne sürgünle sonuçlanır.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün ilk üyeleri...
Beşiktaş, bir jimnastik kulübü olarak, 1903'te kurulur. Bilinenin aksine bu takımın kurulmasında Sultan II. Abdülhamit'in bizzat rolü vardır. O yıllarda toplu bir araya gelmelere karşı olan Sultan, Serencebey'de toplanan gençlerin jimnastik hareketleri yaptıklarını, saraya yakın isimlerin de bu gençler arasında olduğunu öğrenince kulübün kurulmasına onay verir.
1905'te kurulan Galatasaray'ın adı, bir Rum ekibini 2-0 yenerlerken, seyircilerin söylediği 'Galata Sarayı efendileri' ifadesinden gelir. 1905'te kurulan kulübün tescil edilmesi, 1912'yi bulur. Kulübün ilk renkleri kırmızı-beyazdır. Ya sonraki? Kulağa inanılmaz gelse de; Fenerbahçe'den önce Galatasaray gündeme getirir, sarı-lacivertli renkleri. Ama kalıcı olmaz ve sarı-kırmızıya dönerler...
F.Bahçe ve G.saray'ın ilk ve son rugby maçı
G.Saray ile F.Bahçe ilk kez 17 Ocak 1909'da, Kadıköy'deki Papazın Çayırı'nda karşılaşır. Bu maça dair bilinen iki şey, G.Saray'ın ilk on biri ve maçı 2-0 kazandığı. Bugün aralarında kıyasıya rekabet yaşayan iki takımın 1913'ten 1951'e kadar bayram maçları düzenledikleri de bu çalışmanın konularından. Atletizm yarışlarıyla başlayan F.Bahçe-G.Saray bayram maçları, futbol karşılaşmasıyla sonlanır.
İstanbul'da Hokey Ligi kurulduğunu da kitaptan öğreniyoruz. Şehir, 1914'te 'çayır hokeyi'yle tanışır. 1926'dan sonra derin bir uykuya dalan bu spor için Hokey Birliği kurulur. İstanbul şampiyonalarında F.Bahçe 4, Altınordu 3, G.Saray da bir kez zirveye çıkar.
F.Bahçe ve G.Saray'ın rekabetinin sürdüğü bir başka alan 'rugby'dir. 1945'te F.Bahçe rugby takımını kurar. G.Saray'ın da rugby'e yönelmesiyle, iki kulüp arasındaki ilk ve tek rugby maçı 18 Mayıs 1947'de oynanır. 12-0'la F.Bahçe galip gelir; ama ikisi de kısa süre sonra rugby'e son verir.
Eva Peron Kupası, Fenerbahçe'nin
İstanbul'daki ilginç spor olaylarından biri Eva Peron Kupası'dır. Türkiye'ye gelen ilk Arjantin takımı Athletico Lanus, Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron'un eşi Eva Peron tarafından verilen kupayı da yanında getirmiştir. 'Evita' lakaplı Peron, Türkiye'de o kadar sevilmiştir ki, gırtlak kanserine yakalandığı öğrenildiğinde iyileşmesi için Şişli Camii'nde mevlit okutulur. Bunu duyduğunda duygulanan Evita, Lanus'la birlikte Türkiye'ye bir kupa gönderir. Lanus, ilk maçta F.Bahçe'yi 2-1 yener. Beşiktaş'a 5-2 mağlup olur. Son maçta ise G.Saray'ı 5-1'le geçer. Çekilen kuraya göre Lanus son maçını F.Bahçe ile oynayacak ve yenen kupayı alacaktır. 27 Ocak 1952'deki maçı 3-2 F.Bahçe kazanır ve kupayı alır.
Behram Kılıç'ın 'İstanbul'un 100 Spor Olayı' adlı kitabı da bu duygular içine itiveriyor, insanı. Üstelik daha kitabın başında... Bugün Ayasofya civarında yer alan, eski Hipodrom Meydanı'nı ve burada yapılan araba yarışlarını Kılıç'ın kitabında bir kez daha okurken; bir dönemin, zamanın silgisiyle silinse de izlerinin kaldığını hissediyoruz. 190 yılında yapımına başlanan Hipodrom Meydanı, 320'li yıllarda tamamlanmış. 80 bin seyirci kapasiteli meydanda, yarışlar dörder atla koşulurken; dünyanın ilk spor kulüpleri olan Maviler, Yeşiller, Beyazlar ve Kırmızılar'ın rekabeti büyük ses getiriyormuş. İstanbul'un renkliliğine ne güzel bir örnek...
İstanbul'un en bilinen semtlerinden biri olan Okmeydanı'nın isminin nereden geldiğini az buçuk tahmin ediyorsunuzdur. Ya hikâyesi? Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethi sırasında otağını ve karargâhını Okmeydanı'na kurar. Bu yeri, daha sonra Meydan-ı Tir Endazen yani Okçular Meydanı olarak vakfeder. Okmeydanı'nın itibarı, II. Mahmut'a kadar uzanır. Padişah, ok atmadaki hünerini, Türk okçuluk tarihinin en iyi on derecesinden birini yapmaya kadar taşır. Sultan II. Bayezid, bugünün federasyonu sayılabilecek Okçular Tekkesi'ni kurdurur, burada. Bugünse ne meydandaki cami var, ne namazgâh, ne de kütüphane... Okçuluğu hiç saymayalım bile... Dönemin menzil taşlarının, şimdi evlerde anten direği ya da mezar taşı olarak kullanıldığını görünce, insan 'anakronizm'in ne demek olduğunu anlıyor, bir kez daha.
Golf, Türkiye'de 'elit' bir spor olarak algılanır. Ancak golfun bu topraklara girişinin, 1895 tarihinde olması şaşırtıyor insanı. Avrupa'nın en eski dördüncü golf kulübü olan Constantinapole Golf Club, 1923'e kadar varlığını sürdürmüş.
İstanbul, bisiklet sporuyla ise 1889 yılında, Amerikalı Thomas Stones sayesinde tanışmış. İstanbul'dan Erzurum'u kadar pedal basan Stones'un ardından, şehirdeki ilk bisiklet yarışı 1895'te, Tarabya'da yapılmış.
Sarı-lacivertli Galatasaray
Futbol, Osmanlı topraklarında ilk kez 1890 senesinde, İzmir Bornova'da oynandı. Bugünün en popüler ve 'en paralı' sporu, dört sene sonra İstanbul' ayak basabiliyor! İstanbul'un ilk futbol kulübü olan Kadıköy Football Association ise James La Fontaine ve arkadaşları tarafından 1897'de kurulur. Türkler ise o yıllarda, biraz da baskı yüzünden futbola uzaktır. 1899'da Deniz Harp Okulu'nda öğrenci olan Fuat Hüsnü Kayacan ile arkadaşı, Hariciye mensubu Reşat Danyal Bey bir futbol takımı kurarlar. Baskılar nedeniyle kendilerini gizlemek için Black Stockings 'Siyah Çoraplılar' adını verirler, takımlarına. 26 Mayıs 1901'de Papazın Çayırı'nda bir Rum takımına 5-1 yenildikleri sırada, jurnalci Ali Şamil'in hafiyeleri basar sahayı. Tek golü atan Fuad Hüsnü, babası Amiral Hüsnü Paşa sayesinde yırtar! Reşat Danyal Bey'in akıbeti ise Tahran Sefareti'ne sürgünle sonuçlanır.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün ilk üyeleri...
Beşiktaş, bir jimnastik kulübü olarak, 1903'te kurulur. Bilinenin aksine bu takımın kurulmasında Sultan II. Abdülhamit'in bizzat rolü vardır. O yıllarda toplu bir araya gelmelere karşı olan Sultan, Serencebey'de toplanan gençlerin jimnastik hareketleri yaptıklarını, saraya yakın isimlerin de bu gençler arasında olduğunu öğrenince kulübün kurulmasına onay verir.
1905'te kurulan Galatasaray'ın adı, bir Rum ekibini 2-0 yenerlerken, seyircilerin söylediği 'Galata Sarayı efendileri' ifadesinden gelir. 1905'te kurulan kulübün tescil edilmesi, 1912'yi bulur. Kulübün ilk renkleri kırmızı-beyazdır. Ya sonraki? Kulağa inanılmaz gelse de; Fenerbahçe'den önce Galatasaray gündeme getirir, sarı-lacivertli renkleri. Ama kalıcı olmaz ve sarı-kırmızıya dönerler...
F.Bahçe ve G.saray'ın ilk ve son rugby maçı
G.Saray ile F.Bahçe ilk kez 17 Ocak 1909'da, Kadıköy'deki Papazın Çayırı'nda karşılaşır. Bu maça dair bilinen iki şey, G.Saray'ın ilk on biri ve maçı 2-0 kazandığı. Bugün aralarında kıyasıya rekabet yaşayan iki takımın 1913'ten 1951'e kadar bayram maçları düzenledikleri de bu çalışmanın konularından. Atletizm yarışlarıyla başlayan F.Bahçe-G.Saray bayram maçları, futbol karşılaşmasıyla sonlanır.
İstanbul'da Hokey Ligi kurulduğunu da kitaptan öğreniyoruz. Şehir, 1914'te 'çayır hokeyi'yle tanışır. 1926'dan sonra derin bir uykuya dalan bu spor için Hokey Birliği kurulur. İstanbul şampiyonalarında F.Bahçe 4, Altınordu 3, G.Saray da bir kez zirveye çıkar.
F.Bahçe ve G.Saray'ın rekabetinin sürdüğü bir başka alan 'rugby'dir. 1945'te F.Bahçe rugby takımını kurar. G.Saray'ın da rugby'e yönelmesiyle, iki kulüp arasındaki ilk ve tek rugby maçı 18 Mayıs 1947'de oynanır. 12-0'la F.Bahçe galip gelir; ama ikisi de kısa süre sonra rugby'e son verir.
Eva Peron Kupası, Fenerbahçe'nin
İstanbul'daki ilginç spor olaylarından biri Eva Peron Kupası'dır. Türkiye'ye gelen ilk Arjantin takımı Athletico Lanus, Arjantin Devlet Başkanı Juan Peron'un eşi Eva Peron tarafından verilen kupayı da yanında getirmiştir. 'Evita' lakaplı Peron, Türkiye'de o kadar sevilmiştir ki, gırtlak kanserine yakalandığı öğrenildiğinde iyileşmesi için Şişli Camii'nde mevlit okutulur. Bunu duyduğunda duygulanan Evita, Lanus'la birlikte Türkiye'ye bir kupa gönderir. Lanus, ilk maçta F.Bahçe'yi 2-1 yener. Beşiktaş'a 5-2 mağlup olur. Son maçta ise G.Saray'ı 5-1'le geçer. Çekilen kuraya göre Lanus son maçını F.Bahçe ile oynayacak ve yenen kupayı alacaktır. 27 Ocak 1952'deki maçı 3-2 F.Bahçe kazanır ve kupayı alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder