Tastamam eksik!

9 Ekim 2010 Cumartesi

Ceza röportajı

Hayallerim, planlarımdan güzeldi

FATİH VURAL, 2006



Pop müziğin patladığı yılların belki de en görkemlisi 1995'ti. O yılın yazında albümler art arda sıralanmış ve bir sabun köpüğü gibi 'kaybolup gidecekler arenası'nda yeni yüzler içinde birkaç isim adımlarını sağlam atabilmişti. Ancak, Türkiye'nin müzik kronolojisinde 1995'e özel bir yer ayrılması gerekiyor ki, bu da rap müziğin Almanya'daki Türkler tarafından bu topraklara sokulması anlamını taşıyor.

Almanya'da Cartel çatısı altında birleşen Karakan, Cinai Şebeke ve Erci-E, 1993'te Solingen olaylarıyla patlayan Türk gurbetçilerinin isyan ve öfkesini, iki yıl sonrasında müzikle anlatmışlardı. Bu tepkinin Türkiye'deki yansıması inanılmazdı! Almanya'daki rap gruplarına savaş açan grubun şarkıları Türkiye'de haftalarca liste başı oldu. Ahmet San'ın organizasyonuyla Cartel, Türkiye yollarına düştü. Ancak, Cartel'in varlığı uzun sürmedi ve bir yıl sonra dağılan grupla birlikte Türkiye'nin rap müzikle olan ilişkisi de Kadıköy'de yeraltında cılız şekilde devam etti. Sirhot, Maho-B, Rapor 2 gibi isimler, rap müziği her şeye rağmen devam ettirmek niyetindeydi. Ancak bunlar arasında bir isim vardı ki rakipleri arasından sıyrılarak, ileride rap müzik deyince akla ilk gelen isim olacak ve kitlesel bir kimlik kazanacaktı. O, Ceza'dan başkası değildi.



Ceza, 1998'de Dr. Fuchs'la birlikte Nefret grubunu kurarken; grup, yayımladığı Meclis-i Alâ İstanbul ve Anahtar albümleriyle adeta patlamıştı. Kısa sürede Türkiye'nin en ünlü rap grubu olan Nefret'in ömrünü sonlandıran ise Ceza'nın yola tek başına devam etme kararı olmuştu. Zaman, Ceza'yı haklı çıkardı. 2002'de yayımladığı Med Cezir albümünden sonra 2004'te çıkardığı Rapstar, Ceza'nın müzikal meşruiyetini ilan ediyordu.

2005'te gösterime giren Fatih Akın'ın 'İstanbul Hatırası-Köprüyü Geçmek' belgeseli, Türk müziğinin mozaiğinin bir parçası olarak Sezen Aksu, Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses gibi isimlerin yanına Ceza'yı da ekliyordu. Kısa süre öncesinde Candan Erçetin, Burcu Güneş ve Mercan Dede gibi isimlerin deneysel çalışmalarında çaldıkları kapının ardında yine o vardı.

Ceza, yeni albümü Yerli Plaka ile iki yıl aradan sonra huzurlarda… Önceki albümlerine kıyasla kendisiyle daha çok yüzleşen, daha yalnız ve kendisini anlamaktan yana eleştirmeyi iş edinmiş insanlara serzenişte bulunan ve derdini çok sağlam bir müzikaliteyle sunan bir Ceza var, Yerli Plaka'da. Ancak görünürdeki Bilgin Özçalkan oldukça sakin ve içtenti.

YAŞANTIM HEYECANLI; AMA BEN ASOSYALIM

Yerli Plaka, Ceza'nın üç buçukuncu solo albümü. Zira bir önceki albümü Feyz Al bir single yani yarı albümdü. Peki, Yerli Plaka'yı hangi yanları öne çıkarıyordu? Biz, cevabımızı içimizden 'daha olgun ve samimi bir Ceza var' diye vermiştik. Ama eksikmiş… "Diğer albümlerimde yansımayan bir yaşanmışlık var bu albümde. Yapım aşamasında yoğun bir duygusallık yaşadım. Daha önce hiç bahsetmediğim kadar çok iç dünyamdan bahsediyorum." 'Bir insan bu kadar hızlı nasıl şarkı okur?' sorusunu soranların sayısı bu defa azalacağa benziyor. Ceza, şarkıları anlaşılır kılmak için kelimeleri tane tane kullanmaya özen gösterdiğini söylüyor.

Yerli Plaka, iki yıl süren bir hazırlık döneminin sonunda ortaya çıkmış. Ancak bu süre, bir rap albümü için uzun sayılabilir. Bunu ortaya çıkaran neden ise Ceza'nın midesindeki rahatsızlığın ses tellerine vurması. Tedavisi uzun süren bir rahatsızlığın ardından iyileşmiş: "Albümün bu kadar zaman almasının sebeplerinden biri de çoksesliliğin olması. Albümde her parçayı neredeyse farklı bir prodüktör yaptı, farklı ülkelerden."

Ceza'nın ünü sınırları aştığı için birçok uluslararası festivale ve albüme konuk sanatçı olarak katılıyor. Bunlardan belki de en önemlisi Avrupa'nın en ünlü hip hop festivali olan Splash'e katılan tek Türk sanatçı olması. Ününün palazlandığı dönemde H2000, Rocke'n Coke gibi büyük organizasyonlar da Ceza'nın tanınırlığını artırmıştı. Bunlar bizim bildiklerimiz… "2002 yılından beri çok fazla uluslararası çalışma yaptım. Yabancı rapçilerin albümlerinde bulundum. Daha önce Rapstar albümümde İsveçli grup Fjarde Varlden'le çalışmıştım. Uluslararası çapta çalışmalarım çok fazla oluyor; ama Türkiye'de duyulmuyor. Çünkü o albümlerin çoğu burada çıkmıyor."

Daha önce elektrik teknisyenliği yapan; ancak hayatını böyle kazanamayacağını anladıktan sonra rap müziğe kayan Ceza'nın şarkılarının ana metaforlarından biri de Üsküdar. Albümünde teknisyen iken Üsküdar'ın yokuşlu yollarında az yürümediğini söyleyen Bilgin, Ceza olduktan sonra o yokuşları özlediğini ima ediyor. Ama hâlinden mutsuz da değil. Şöhretin kapanına takılmamak için kendine uygun bir savunma mekanizması kullanıyor. "Yaşantım şu anda çok heyecanlı bir boyuta ulaşmış durumda. Kendi yaşam tarzımdan dolayı değil. Çok içine kapanık ve asosyal yaşıyorum zaten. Gece hayatı, hovardalık zaten yapamam." Eski günlerinin dar sınırlar içinde geçtiğini eklemeden de edemiyor sözlerine.

ÇOCUKLUĞUMU ÖZLÜYORUM

Dünya üzerinde rap müzik özellikle 2000'in başında Eminem ve 50 Cent gibi grupların da ortaya çıkmasıyla daha öznel bir hâl almıştı. Türkiye'de bunu yapabilen belki de Ceza. Hatta Yerli Plaka, onun kendiyle yüzleşmesinin ve yalnızlığının albümü biraz da. Zaman onu bakın nasıl bir düzlüğe çıkarmış: "Ben içimden geleni yapıyorum. Politik söylemlerim oluyor, ama politikacı değilim. Vâkıf olmadığım konuları, derine girmeden yüzeysel olarak eleştiriyorum." Yine de muhalif yanından vazgeçmek istemiyor. "Her yazdığım parçanın anlaşıldığını hissediyorum. Çünkü aynı havayı soluduk, aynı sistem altında ezildik. İnsanlar 'Ceza değişmiş' diyebilir; ama değişmedim. Ben zamana ayak uydurarak yaptım her şeyi."

Birçoğumuz rap müziğe isyanın ve başıboşluğun müziği diye baktık uzun süre. 'Boşvermişliğin müziği' diye nitelendirdiğimiz rapin doğasına ilişkin düşüncelerimize kontra bir açıklama getiriyor, Ceza. "Bizim ortamımızda suç işlemiş birçok arkadaşımız var. 'Rap müzik sadece milliyetçilik, isyandır' diyemezsiniz. O, müziği yapanın kişilik meselesidir. Yazanın, anlatanın nasıl bir dünya görüşü olduğunu gösterir." 68 hareketinin 'dünyayı dönüştürebilmek' felsefesinin izleri, müzikte hâlâ silinebilmiş değil. Ceza'ya göre önemli olan niyet. "Bob Dylan milyonları peşinden koşturmuş, düzeni değiştirememiş; ama biz de aynı yoldan gidip birçok insanın uyanık kalmasını sağlayabiliriz. Özgürce yaşayabileceğimiz yer, öncelikle kendi toplumumuz. Önce buradaki yanlışlar düzeltilmeli. En başta eğitim sistemi mesela. Hâlâ okuma-yazma bilmeyen insanlar, okulu olmayan köyler var." O, hayatı boyunca dünyayı gezebilmenin hayalini kurmuş. Bir teknisyen olarak kurduğu düşü, bir rap sanatçısı olarak gerçekleştirmiş. Peki oraya giden kim? Bilgin mi, Ceza mı daha çok? "Çocukluğumdan beri dünyayı gezmek istedim. Bu, diplomamla olabilecek bir şey değildi. İlkokuldan itibaren okumayı sevemedim. Teknisyen oldum; ama bunun ötesine gidip dünyayı gezmem çok zordu. Müziği sayesinde oraya giden yine Bilgin aslında."

Ceza'nın en çok özlem duyduğu yanı, çocukluğu. Özlemine bu kadar sarılırken, şan ve şöhretin oluşturduğu gerilim de artıyor. O ise bu gerilimi, insanların taleplerine karşı kendini dizginleyerek yutmaya çalışıyor. "Birçok konuda ezilmem gereken, sesimi çıkarmamam gereken zamanlar oluyor. Çünkü sanatçısınız, belirli bir kimliğiniz, insanların gözünde yapmamanız gereken şeyler var. Ama duygusal bir insanım da. Bunun altında zaman zaman eziliyorum. Onun haricinde özgürlüğüm kısıtlanmış durumda. Kendi ortamım haricinde evde takılıyorum. Ben evde geçirdiğim vakti olabildiğince değerlendirip, söz yazıp, demo kayıtları yapıp, belgesel seyretmek ya da bir şeyler okumak biçiminde değerlendiriyorum."

ANLAMSIZLIĞI SEVİYORUM

Mekânsal, toplumsal geçişleri bu kadar yoğun bir hayata alışmanın zorluğunu yaşıyor, Ceza. Kadıköy'de hayatın dibini yalayıp bir zaman sonra dünyada aranan bir insan olmak… En çok da bu konuda dertli. "Ben mücadeleye Kadıköy'den başladım. İnsanlar beni motosiklet üzerinde ya da dolmuşta görebilir her an. Alternatif, underground müzik yapan biri olarak değil de bir star olarak görünüyorsunuz. Birçok sanatçının kendi ortamı var. Ben öyle yaşamadığım halde, insanların gözünde öyle görünebiliyorum." Belki de en önemli ayrıma varıyor buradan… "Hayallerim vardı; ama şu andan itibaren plan yapmak zorundayım. Hayallerim, planlarımdan daha güzeldi. O günlerimi özlüyorum."

Sokaklardan geliyor, Ceza. 29 yaşında ve çok küçük yaştan beri underground kültürün içinde yoğrulmuş. Şükrü Saracoğlu Stadı'nın alt geçidinde break dans etmekten, sokaklarda grafiti yapmaya kadar bu kültürün tüm ritüellerini yerine getirmiş. Bu hayatın bir izdüşümü olan anlamsızlık onu en çok çeken kavramlardan biri. Dadaizme de bu nedenle ilgi duyuyor. "Anlamsızlık, bana zevk veriyor. Bu, ilkokulda başladı. Arkadaşlarımın hiç anlamadığı kelimeleri yan yana koyup, onların yüzlerine bakmak, insanların kamera şakalarında ve komedi filmlerinde gülmediği taraflara gülmek, ilgimi çeken şeyler. O yüzden çocukluğumdan beri saçmalığa inanıyorum."

Özgürlüğü sevmesine rağmen 20-21 yaşına kadar kendi içine kapanık, sosyal çevrenin içine giremeyen bir insanın, hayatı şöhret sayesinde tanıdığını söylemesi hiç de garip gelmiyor kulağa. 'Her kalp yıkılır ancak bulunmaz yeni bir mesken', 'Vakit can almaz; ancak can yakar' gibi anlamlı lirikler de yalnızlığını saklamayı başarabildiğini gösteriyor. Üretmek için yalnız kalmak şart. Yalnız başına neler yapar, Ceza? "Müzik dinliyorum. Ama rap müzik dinlemek bana artık bir şey vermiyor. Üretebilmem için farklı şeylerden beslenmeliyim. Etnik müzik, new age, klasik, rock müzik dinliyorum. Onun dışında mizahi dergilerle ansiklopedi okumayı çok seviyorum. Ve duyup da anlamını bilmediğim kelimeler için sıkça sözlük okuyorum. Belgesellerden de vazgeçemiyorum."

FATİH AKIN UFKUMU GENİŞLETTİ

Belgesel demişken… Ceza'nın dünyasının kapılarını aralayan, kendisi gibi rap sanatçısı kız kardeşi Ayben ve babasıyla bizleri tanıştıran Fatih Akın olmuştu. Ünlü yönetmenin 'İstanbul Hatırası-Köprüyü Geçmek', bugüne kadar yapılan belki de en iyi yerli müzik belgeseliydi ve Ceza da belgeselin başaktörüydü. O, bu belgeselin kendisine yaşattıkları için müteşekkir Fatih Akın'a. "Fatih Akın'la filmin tanıtımı için yurtdışına gitmiştik. Berlin'de galası vardı. Filmin yarısında içeriye girdim. Perdede babamın konuştuğu sahne vardı. Babamın konuşmaları bittikten sonra, oradaki insanlar bir anda ayakta alkışlamaya başladı. O belgesel hem yurtiçinde, hem yurtdışında benim için çok olumlu oldu. Batı'dakiler Türklerin rock ya da rap yapabileceğini düşünmüyor. Bu belgesel o bakışı yıktı. Türkiye'de ve Batı'da bu belgesel vasıtasıyla birçok müzisyenle tanıştım."

Yerli Plaka albümünde Ceza'yı en fazla onurlandıran şey, Sezen Aksu'nun vokal yapması olmuş. Beraber söyledikleri "Gelsin Hayat Bildiği Gibi" parçasının bir gizemi olduğuna inanıyor. "Sezen Aksu, 2002'deki Med-Cezir albümünden beri dinliyormuş beni. Ben ona sözleri verdim. Çok etkilendi. O sözlere, çok güzel bir nakarat yazdı 'Gelsin hayat bildiği gibi' diye. Çok güzel bir iş çıktı. Underground müzik yaptığımız dönemlerde onun şarkılarını coverlıyorduk. Rap camiasının hayaliydi, onunla çalışmak. O parçayı yalnızca kendim dinlesem de tatmin olurdum."

Ceza, yaptığı işle ilgili okumalar yapıyor. Bu okumalardan rap müziğin kökenine kadar ulaştığını söylüyor. Ve ortaya çıkan tablo onu çok etkilemiş: "Rap müzik aslında Anadolu'ya bağlama girmeden bin yıl kadar önce söz konusu olan Şakiye geleneğinden geliyor. Kalenderi dervişlerinin yaşam tarzları, Anadolu'daki insanlardan farklı giyinmeleri ve anlattıkları şeylerden dolayı dışlanmaları; ama anlattıkları şeylerde düzeni eleştirmeleri, kayıt altında olmayı istememeleri… Sanatı da sadece sözlü olarak yapmaları… Bunlar çok ilginç. Boyunlarında ve ellerinde taşıdıkları vurmalı ve ritm çalgıların üzerine vurarak, hece ölçüsüyle anlamlı bir şekilde doğaçlama yapıyorlarmış ve bu gittikçe hızlanıyormuş. Ağızlarından köpük çıkarıp, yerlerde sürünene kadar şathiyeler yaptıkları oluyormuş bu kalenderi dervişlerinin."

Kendi yaşamı içinde salınan bir kişilik ve bunun ürettiği anlamsızlığın paylaşımcısı bir insan. Ceza'nın şarkıları savrulup durmaya engel olamayan kent insanını bundan mı çekiyor dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder