Tastamam eksik!

2 Kasım 2013 Cumartesi

CHP MYK ESKİ ÜYESİ SAVCI SAYAN: ‘ÇARŞAF AÇILIMINDA BAYKAL'A DİREKTİF GÖNDEREN REKTÖR, GEZİ’DE PANKART AÇTI!”


Türkiye onu, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kaset komplosu sonrası istifasını açıkladığı gün, akan gözyaşlarıyla tanıdı. O ise Musul’dan göç eden, dedeleri şeyh olan, CHP’li bir aileden geliyor. 1980’deki darbeyle birlikte parti kapatılıncaya kadar CHP’yi bırakmayan Savcı Sayan, 1983’te memleketi Ağrı’da SODEP’in teşkilat kurucuları arasında yer aldı. 1989’da Deniz Baykal’la tanıştıkları günden bugüne,  ona bağlılığını korudu. Gençlik Kolları Başkanlığı’ndan MYK üyeliğine kadar CHP’de önemli görevler üstlenen Savcı Sayan, şimdi dışarıdan izlediği CHP’yi kıyasıya eleştiriyor. Dengir Mir Mehmet Fırat, Şaban Dişli ve Melih Gökçek gibi isimler hakkında kamuoyuyla dosyalar paylaşan Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili şok bir iddiada bulunan Savcı Sayan, “Kılıçdaroğlu’nu genel başkan yapmak için o dosyaları eline verdiler!” diyor. CHP’deki çarşaf açılımının mimarlarından da olan Sayan, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a “Bu işlerden vazgeçsin.” diye haber gönderen rektörün, Gezi Olayları’nda pankart açtığını söylüyor!


Fotoğraflar: Raşit Aydoğan




Bugün geldiğiniz noktada, Baykal’ı devirme operasyonun arkasında kimleri görüyorsunuz?
Büyük fotoğrafa bakmak gerekiyor. Büyük devletler, Türkiye’yle oynuyor, bizi bertaraf etmek istiyor. İç hainlerle işbirliği yapıyorlar.

İç hainlerle kastınız?
İki yıl önce, Türkiye’ye son bir oyun oynayacaklarını söyledim: “Önce muhalefeti bitirecekler, sonra da halka ‘Bu iktidar diktatörlük yapıyor. Sokağa dökülün.’ diyecekler.” Gezi’de bunu gördük. CHP bütün bunlar karşısında ülkenin sigortasıydı! Baykal, CHP’yi öyle bir konuma getirdi ki, bir gün ülke zorda kalırsa CHP imdada yetişirdi! Bunu gören dış güçler, özelde CHP, genelde Türkiye üzerine bir oyun oynamak istediler. Buna engel olarak Baykal’ı gördüler. Hükümet çok güçlüydü. Muhalefeti yok edip, milleti isyan durumuna getirmeyi denediler. Sonra partiyle hiçbir alakası olmayan, DYP’ye ve DSP’ye gidip milletvekili olmak için başvuran eski bürokrat bir günde CHP’ye genel başkan oldu. Dizayn çalışmaları şimdi Mustafa Sarıgül üzerinden yürüyor.

Nasıl bir dizayn?
Kemal Derviş’i getirerek Ecevit’i yok eden kişiler, şu anda Sarıgül’ün arkasında. Sarıgül, karşısında hiçbir aday olmadan Şişli’de yüzde 54 oy almış. Kadıköy Belediye Başkanı, yüzde 70 alıyor. Beşiktaş Belediye Başkanı, yüzde 70 alıyor. Ama Sarıgül; Şişli’yi tek başına alıyormuş, bir kurtarıcıymış, Tayyip Erdoğan’ı devirebilecek tek insanmış gibi bir PR çalışması yapılıyor. CHP’nin başına yerleştirmek istiyorlar; ama amaçları CHP’nin iktidarı değil.

Ne peki?
İki amaç var. Birincisi, bağlı oldukları dış güçlerle Türkiye üzerinde bir dizayn yapmak. İkincisi, Sarıgül gibi parlatılmış isimleri hükümete karşı kullanıp kendi özel işlerini yürütmek. Ben onlara “Hawaii-Dubai aboneleri” diyorum. Bunların bu vatana dair bir kaygıları yok. AK Parti’nin yaptığı sınıfsal devrimle, Beykoz Konakları’nda, yalılarında, ellerinde viskiyle siyasetçi adayı belirleme olanaklarını da kaybediyorlar. İstanbul küçük bir devletçik olsun, refahlarını sürdürsünler… Sıkıntıları bu!

O halde, “CHP dizayn edildiği sürece iktidar yüzü göremeyecek.” diyebilir miyiz?
Tabii ki. Şu anda CHP’yi iktidar yapmanın imkânı yok zaten.

Ama Baykal’ı devirme sebeplerinden birisi de sürekli yenilmesi değil miydi?
Baykal yeniliyordu; ama kurumsal kimlik açısından çok fark vardı. Yüzde 20’lik bir CHP, yüzde 40’lık bir AK Parti’ye söz geçirebiliyordu. Aynı Baykal, Başbakan yurtdışına çıktığında “Kimse yurtdışındaki heyetler hakkında, Başbakan hakkında konuşmasın. Türkiye’nin elini zayıflatmayın.” diye bize ambargo koyardı. Ama bugünkü CHP, neredeyse bütün Avrupa liderlerine mektup yazacak duruma geldi. Bunlar CHP’nin tarihinde olmamış. O zaman AK Parti’ye milli siyaset içinde katkı yapacak bir CHP istenmiyordu, bugün de AK Parti’ye isyan noktasına getirilecek bir CHP isteniyor.





BAYKAL BİZE “ERGENEKON’DA AĞIR SUÇLULAR VAR” DEDİ!


Baykal’dan ne istediler?
Çok şey istediler. Mesela 1999 seçimlerinde CHP barajın altında kaldı. Önemli bir medya patronuyla Baykal karşılaştılar. Baykal ona “Zannetmeyin ki sizin yaptığınız antipropagandalar yüzünden baraja takıldım. Apo yakalandığı için barajı geçemedim.” dedi. Baykal’ı devirmeyi o zaman kafalarına koymuşlardı. Ergenekon’un birinci iddianamesine baktığımızda, hangi oyunların oynandığı, telefon görüşmelerinde vardır.

Aynı Baykal, “Ben Ergenekon’un avukatıyım.” demiyor muydu?
O da yanlış anlaşıldı. Bunu kendi aramızda da tartıştık. Belki cümle olarak yanlıştı. Orada “Haksızlığa uğramış bütün insanların avukatıyım.” demek istedi. Baykal, Ergenekon davasında suçlu kişilerin olduğunu biliyordu. Bize gizli toplantılarda söylüyordu, “Ergenekon’da herkes suçsuz diyemezsiniz. Çok ağır suçları olanlar var.” diye.

Toplantılarda sizden esirgemediğini, Türkiye’den niye esirgedi?
Dışarıya sızdırılması bazen ülkenin yararına olmayabilir. Baykal, ülkenin hassasiyetlerini göz önünde bulundurur.





“KILIÇDAROĞLU’NA VERİLEN DOSYALAR, BAŞKANLIK PROJESİYDİ!”


Baykal, CHP’nin başına Kılıçdaroğlu’nun geçeceğini biliyor muydu?
Bilmiyordu. Kendi dava arkadaşlarının bu kadar kısa sürede kendisine ihanet edeceğine inanmıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu da ihanet emiştir. İç ve dış bağlantıları vardı. Medya patronları, işadamları vardı arkasında. Kılıçdaroğlu’nun, Mir Dengir Fırat, Melih Gökçek ve Şaban Dişli’ye karşı yaptığı çalışmaların aniden ortaya çıktığını düşünürsek, büyük fotoğrafı kaçırırız. Sana üç tane büyük dosyayla genel başkan olma yolunu açacaklar, sonra bir tane dosya ortaya koyamayacaksın!

Neden başka bir dosya ortaya koymadı?
Çünkü Kılıçdaroğlu’nu genel başkan yapmak için o dosyaları eline verdiler! Planlı ve programlı çalışmalardı. Madem elimizde böyle üç dosya vardı, neden bunları hukuka götürmedik? Neden suç duyurusunda bulunmadık? O zaman Türkiye’yi kandırmıyor muyuz? Demek ki ya o dosyadakiler doğru değil, ya da bir işbirliği var! Sayın Kılıçdaroğlu o zaman “İki sayfayla hükümeti devireceğim.” dedi. Aynı Kılıçdaroğlu, kendi partisi tarafından hakkında 100 sayfa rapor hazırlanan Sarıgül’den medet umuyor!

Kılıçdaroğlu, Sarıgül’den çekiniyor mu?
Çekiniyor tabii. Aslında Sarıgül’ün gelmesini istemiyor. Kılıçdaroğlu’nu oraya oturtanlar, kendisini buna zorluyor. “Ben İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başkan sonra da genel başkan olacağım.” diye bangır bangır gelen birisine, “On bin kişiyle, yirmi bin kişiyle gel.” diyorsunuz. Burada akla şu geliyor: Kılıçdaroğlu’nu oraya getirenler kendisine bir kumpas kurdu. Baronlar, Hawaii-Dubai aboneleri, yavaş yavaş hedeflerine gidiyorlar.

Gezi’deki CHP de bir dizaynın parçası olabilir mi?
Gezi’yi çok ucuz atlattı, Türkiye. CHP, Gezi’de battı. Güçlü bir muhalefet partisi olabilseydi, alternatifler üretebilseydi, Gezi’deki olayları engelleyebilme yönünde çaba sarf etmiş olsaydı, bugün iktidarın yakın takibinde olabilirdi. Ama radikal bir parti gibi illegal örgütlerin peşine takıldı.




ÇARŞAF AÇILIMI İSTEDİM, FETHULLAHÇI İLAN EDİLDİM!


Siz, CHP’deki ‘çarşaf açılımı’nın mimarlarındandınız. Ancak değişim umudu, hüsrana dönüştü. Bu açılım neden başarısız oldu?
Çarşaf açılımıyla ilgili MYK’da 19 kişi çok ciddi çarpıştık. Ben o MYK’da, “Sayın Genel Başkanım ne olur, benim annemi özgürleştirin. Benim annem AK Parti’nin ekonomi politikalarından rahatsız. CHP’ye oy vermek istiyor. Fakat CHP’ye oy verirse, onun diniyle, başörtüsüyle ekmeğiyle uğraşacağını düşünüyor. ‘Ekmeksiz kalayım; ama dinsiz kalmayayım. Nihayetinde beni inancım kurtaracak’ diyor. Bu kaygıları giderelim. ” dedim. Rozetler takıldı, sonra da “Bunlar, CHP içine sızmış Fethullahçılar.” damgasını yedik! Çarşaf olayında biz tartışmalar yaparken, bir MYK üyesi arkadaşımız dışarıya çıktı. Döndü, geldi ve Baykal’a “Şu üniversitenin rektörü aradı. ‘İşler bu kadar iyiye giderken, çarşaf nereden çıktı? Baykal bu işlerden vazgeçsin.’ diyor.” şeklinde konuştu.

Kim o rektör?

İsmi bende saklı. Ama Gezi Olayları’na en fazla destek veren üniversitelerden birisiydi. O rektör, öğretim üyeleriyle pankart açıp hükümeti eleştirdi ve Gezi’yi destekledi. Baykal’a o tepkiyi veren rektör, 6 yıl sonra patladı! Demek ki mesele ağaç değilmiş! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder