Planeur müzik semasında süzülüyor

Fotoğraf: Mehmet Yaman

Onur Ataman ve Serkan Modalı'nın kurduğu rock grubu Planeur, ilk albümü Gelecek'i yayınladı. Planeur, sert ve bir o kadar nitelikli bir rock müzik yaparak, ihtiyaç duyduğumuz müziğin semalarında uçuyor!

***

Planör (planeur), Fransızca'dan geliyor. Fransızlar bu kelimeyi 'süzülerek uçmak' anlamında kullanıyor. Gerçekte, planörün motorsuz bir uçak olduğunu birçoğumuz biliriz. Bir vinç ya da uçağın yardımıyla havalanan planör, belli bir yüksekliğe ulaştıktan sonra, kendisini uçakla bağını koparır. Gökyüzü artık onun süzülmesi için devasa ve mavi bir boşluğa döner. Gökyüzü boş bir salıncak gibi, kanatlarını sanki gerinerek açmış o planörü bekler. Planörün bu basit, sade ve iddiasız yanıdır asıl iddialı olan. Bir amatörlüğü, aynı zamanda herhangi bir dayanağı olmadan uçmayı, uçarken sadece kendi ruhunu ortaya koymayı simgeler. Müzik dünyasının üzerinde de bugünlerde Planeur dolanıyor. (Grubun adını Fransızca yazmamız, kendilerinin bu yazımı tercih etmesinden kaynaklanıyor.) İlk albümü Gelecek'i kısa bir süre önce yayınlayan Planeur'ün müziği Ünlü'yü, Pentagram'ı, Kaan Altan ve Genç Osman'lı dönemleriyle Mavi Sakal'ı, hatta Mehmet Şenol Şişli'li Kargo'yu hatırlatıyor. Kısacası, kaygısızca ve oldukça da sert bir rock yapıyor Planeur. Siz bakmayın, grubun iki kurucusundan biri olan Onur Ataman'ın memleketin en iyi caz gitarcılarından biri olmasına...

Planeur, 2009'un Ağustos'unda, iki arkadaş Onur Ataman ve Serkan Modalı tarafından kurulur, isimsiz olarak... İstanbul Teknik Üniversitesi'nin basketbol altyapısında tanışan iki arkadaş, yıllar içinde müziğe kayarken; kendi hikâyelerinin peşinden gider. Onur Ataman, Hollanda Kraliyet Konservatuvarı'na kaydolan ilk Türk öğrenci olmakla kalmaz, iyi bir caz gitaristi olmanın derdine düşer. Bir yandan restoranlarda çalışırken, bir yandan da lisans ve yüksek lisans öğrenimini tamamlar. Doktora aşamasında kafası dumanlanır ve İstanbul'a gelip dinlenmek ister. Kadim dostu Serkan Adalı ise hep Türkiye'dedir. 13 yaşında gitar çalmaya başlamış ve kendini geliştirmiştir. Arkadaşı gibi, onun için de hayat kolay değildir. Bir cover grubu kurmak yerine, kendi özgün gruplarını oluştursa da, projelerini kabul ettiremez. Birlikte oturdukları bir anda, Onur'un "Acaba bir şeyler mi kaydetsek?" sözü, Planeur'ün de miladıdır. O gün iki parça kaydederler -ki o parçalar, Gelecek ve Vız Vız olarak bu albüme girer- ve yaptıkları sounddan tatmin olacaklar ki, onun izinden yürümeye karar verirler.

Albüm yapmaya karar veren ikili İstanbul ve Den Haag arasında mekik dokur. Kayıtlarda Gorefest ve Ayreon gibi Hollandalı ünlü death metal gruplarında çalan davulcu Ed Warby de yer alır. Bu bağ, Serkan ve Onur'u sürpriz bir yere taşır: "Hollanda'nın Kurtuluş Günü'nde konser veren ilk Türk grup olduk. Ortada ne bir albüm, ne bir web sitemiz var. Bildikleri de, Türkiye'den birileri gidip geliyor. Ama onların milli kahramanı sayılan Ed Warby ile çalıştığımız biliniyor. Buranın Sezen Aksu'su gibi bir şey. Bu albüm için gerekli şartlar Hollanda'daydı. Gurbetçi değildik; ama Hollanda'da Türklere karşı geliştirilen baskıcı politika ve anlayışı bir parça kırdık."

Cem Yılmaz'la başlayan ve sürprizlerle dolu bir klip serüveni


İyi bir müzik, duygunun doğrudan ve aracısız aktarılabilmesi kadar, matematiğinin de doğru olmasını gerektirir. Doğru tonların ve armonilerin kullanımından enstrüman seçimlerine kadar bu liste uzar... Onur da sadece üç gün boyunca mikrofonla uğraştığını söylüyor. Kayıtlar bir yıla yakın sürer; ama titizliklerinden taviz vermezler. Henüz adı konmamış böyle bir grup için belki de en isabetli seçim şu hikâyeyle çıkagelir, Serkan'ın anlatımıyla: "İçsel yolculukta insanın kendini havada rahat hissetmesini, sembolik olarak süzülüp uçmayı hep önemsedik. Bunu konuşurken, Onur'a telefon geldi. Arkadaşı planör kursu için Eskişehir'de olduğunu söyledi. Onur koşa koşa geldi, 'Abi bulduk, ismi.' diye."

İsim konur, albüm biter, sıra gelir klip çekmeye... Planeur'ün hayali, Fatih Erdemci'nin meşhur şarkısı 'Ben Ölmeden Önce'ninki gibi bir klip olsundur. Ünlü komedyen Cem Yılmaz'la bir galada tanışmaları, onlara istedikleri kapıları açacaktır. Fatih Erdemci'nin klibini Ömer Faruk Sorak çekmiştir. Cem Yılmaz (bunu bilmeden) onları, arkadaşı Ömer Faruk Sorak'a yönlendirir. Daha çekici olan, Onur'un yaşadıklarıdır: "Klip için Florya'da bir yer bulduklarını söylediler. 'Aaa ben burayı biliyorum.' dedim. Ben çocukken, dedemin Küçükçekmece'de yazlığı vardı. Sandalla önünden geçerken, bacası dikkatimi çeken, yanmış bir fabrikaya gözüm takılırdı. Seneler sonra orayı bulup bir de orada klip çektik. Annem inanmadı!"